HAKKINDA

600 YILLIK BİR GEÇMİŞ:

ŞEHİR İÇİNDE AYRI BİR ŞEHİR

İstanbul’un içinde ayrı bir şehir. Sarayburnu’ndaki enfes konumu da; Osmanlı sultanlarının ikametgâhı, devletin yönetim ve eğitim merkezi Topkapı Sarayı’nın ihtişamını artırıyor. Osmanlı Devleti'nin idari yapısını anlamak, saray yaşamını gözlemlemek ve olağanüstü koleksiyonlarına tanıklık için görülmeli. Sade mimarisinin ardındaki ışıltılı hazineler ve ilgi çekici hikâyelerle şaşırtan Topkapı Sarayı, ziyaretçi sayısı en yüksek müzelerden.

İSTANBUL’UN FETHİNDEN SONRAKİ İLK SARAY

Fatih Sultan Mehmed’in fetihten sonra yaptırdığı ilk saray, Bayezid’de İstanbul Üniversitesi’nin yerinde ve “Eski Saray” diye anılandı. Ardından 1460 yılında, Sarayburnu’ndaki Bizans akropolü üstüne Çinili Köşk’ü ve yerleşeceği Topkapı Sarayı’nı inşa etti. İlk adı “Yeni Saray” (Saray-ı Cedid) olan bu eser, Fatih’in babası Sultan II. Murad’ın günümüze sadece kalıntıları ulaşan Edirne Sarayı’nın ihtişamından esinlendi.

Sarayın “Topkapı” adını alması I. Mahmud dönemine rastlıyor. Sultan’ın Bizans surları yakınındaki ahşap sarayından, bir yangında geriye sadece “Topkapusu Sahil Sarayı” adı kalınca, bu ad Yeni Saray’da yaşatıldı. Kül olan saray, önündeki selam topları nedeniyle böyle anılmıştı.

1478 yılından itibaren devletin idari merkezi ve padişahla ailesinin yaşam yeri olan Topkapı Sarayı; yüzyıllar içinde sürekli gelişti, büyüdü ve ilaveler yapıldı. Planında Osmanlı devlet felsefesi ve saray-tebaa ilişkisinin büyük rolü var. Sultanlar 1850’lerde Dolmabahçe Sarayı’na taşınsa da; saltanat hazinesi, Mukaddes Emanetler ve imparatorluk arşivleri nedeniyle devlet törenleri devam etti.

OSMANLI DEVLETİ’NİN YAŞANMIŞLIKLARINA YAKINDAN BAKIN

Yaklaşık 700 bin metrekarelik alana yayılan Topkapı Sarayı’nın önemli bir bölümü Hasbahçe’ye ayrılmış. “Bâb-ı Hümâyun”, “Bâbüsselâm” ve “Bâbüssaâde” adlı üç ana kapı; dört avlu, Harem, Hasbahçe’den (Gülhane) oluşur. Bilinçli olarak mütevazı yapılan bu sarayda, Mimar Sinan bile sadece bir bölüm inşa etti. Planı; avlular ve bahçeler arasında devlet işlerine ayrılmış daireler, hükümdarın ikametgâhı bina ve köşklerle, Saray’da yaşayan görevlilere mahsus binalardan oluşur.

1924 yılından beri zengin bir müze olarak ziyaretçi ağırlayan sarayda; Hazine, Kutsal Emanetler, Saatler, Padişah Portreleri, Padişah Elbiseleri, Silahlar sergileniyor.

Arz Odası, III. Ahmed Kütüphanesi, Köşkler (Bağdat, Revan, Mustafa Paşa Köşkü) ve Mutfaklar bölümü gezilebilmektedir. Harem Dairesi’ni görmek içinse, ayrıca bir giriş yapmak gerekiyor.

Divan-ı Hümayun,

HAZIR GELMİŞKEN…

Soğukçeşme Sokak’taki, şehrin hafızası "İstanbul Kitaplığı"nı görün. Çelik Gülersoy Vakfı’nın 1990’da kurduğu kütüphanede 500'ü nadir olmak üzere, pek çok dilde yazılmış 14 binden fazla eser var. İstanbul’a dair en zengin koleksiyonlarından birine ev sahipliği yapan kütüphanede başta gravürler olmak üzere; çok sayıda görsel malzeme de bulunuyor.